-
1 wear one's heart on/upon one's sleeve
içi disi bir olmakEnglish to Turkish dictionary > wear one's heart on/upon one's sleeve
-
2 frank
adj. açık sözlü, sözünü esirgemeyen, dürüst, içi dışı bir, samimi, ücretsiz giden mektup————————n. frenk————————v. mektubu ücretsiz gitmesi için damgalamak, ücretsiz göndermek (mektup)* * *açık sözlü* * *[fræŋk] 1. adjective(saying or showing openly what is in one's mind; honest: a frank person; a frank reply.) samimî, dürüst2. verb(to mark a letter by machine to show that postage has been paid.) damgalamak- frankly -
3 genuine
adj. hakiki, öz, gerçek, hilesiz, saf, içten, samimi, özgün, içi dışı bir* * *gerçek* * *['‹enjuin]1) (real; not fake or artificial: a genuine pearl; a genuine antique.) hakikî, sahici2) (honest; sincere: He shows a genuine desire to improve.) samimî, içten• -
4 outgoing
adj. giden, çıkan, kalkan, dışarı giden, akıp giden, sempatik, açık yürekli, içi dışı bir————————n. gidiş* * *1. giden 2. sempatik (n.) 3. üstün gel (v.) 4. üstün gelerek (prep.)* * *1) (friendly: a very outgoing personality.) sempatik, cana yakın2) (going out; leaving: the outgoing president.) ayrılan, giden -
5 sincere
adj. içten, samimi, candan, gerçek, doğru, dürüst, içi dışı bir* * *içten* * *[sin'siə]1) (true; genuine: a sincere desire; sincere friends.) samimî, içten2) (not trying to pretend or deceive: a sincere person.) dürüst, samimî•- sincerity
См. также в других словарях:
içi dışı bir — sf. Düşündüğünü açıkça söyleyen, gizli bir düşüncesi olmayan, ikiyüzlü olmayan, özü sözü bir Ben tüm ömrümde, içi dışı bir insan olmaya çalıştım; sanırım oldum da... A. Boysan … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışı kalaylı, içi alaylı — dışı süslü, güzel görünüşlü ancak içi berbat anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi beni yakar, dışı eli (veya seni) yakar — dış görünüşü ile başkalarının hoşuna giden bir şeyin veya durumun gerçekte kötü yönleri olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışı eli yakar, içi beni yakar — görünüşe aldanmamalı anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
temiz yürekli — sf. İçi dışı bir olan, kalbi temiz olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurişi — tatar içi dışı bir olan külah, kalpak … Çağatay Osmanlı Sözlük
altı alay üstü kalay — içi, dışı gibi özenilmiş olmayan şeyler için söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kart — 1. is., Fr. carte 1) Düzgün kesilmiş ince karton parçası 2) Bir kimsenin kimliğini gösteren, kutlamalarda veya kendini tanıtmada kullanılan, çoğunlukla beyaz, küçük, ince karton parçası, kartvizit 3) Kartpostal 4) Bazı yerlere girmek veya bazı… … Çağatay Osmanlı Sözlük